Kanada ve Almanya ‘Transatlantik Yeşil Hidrojen Koridoru’ kuruyor

Kanada ve Almanya, enerji güvenliği ve sanayide karbon emisyonlarının azaltılması hedefleri doğrultusunda yeni bir anlaşma imzalayarak ‘Transatlantik Yeşil Hidrojen Ticaret Koridoru’ kurmaya hazırlanıyor.

İki ülke arasındaki hidrojen işbirliği ilk kez 2022’de imzalanan Kanada-Almanya Hidrojen İttifakı ile başlamıştı. Almanya, Rusya’ya olan enerji bağımlılığını azaltmak için alternatif kaynak arayışına girerken Kanada’yı güvenilir bir tedarikçi olarak görmüştü. Mart 2024’te taraflar, “H2Global” platformu üzerinden ticari ölçekli hidrojen ticaretini başlatmak üzere bir mutabakat zaptı imzalamıştı. Aynı yıl Kanada, Nova Scotia’daki Port Hawkesbury bölgesine hidrojen üretim altyapısı için 300 milyon Kanada doları yatırım yapacağını, Almanya’nın da eşdeğer miktarda destek sağlayacağını duyurmuştu.

Yeni anlaşma, Atlantik ötesinde doğrudan hidrojen tedarik zinciri oluşturmayı hedefliyor. Kanada’nın doğu kıyısında kurulacak tesislerde üretilecek yeşil hidrojenin, doğrudan Almanya limanlarına ihraç edilmesi planlanıyor. Bunun yanında iş birliği sadece enerji ile sınırlı değil; kritik minerallerin güvenli tedariki ve temiz enerji teknolojilerinde ortak Ar-Ge çalışmaları da anlaşma kapsamında yer alıyor.

Kanada Enerji ve Doğal Kaynaklar Bakanı Tim Hodgson, işbirliğinin “hem enerji güvenliğini hem de sanayi dönüşümünü” güçlendireceğini vurgularken, Almanya Ekonomi ve İklim Bakanlığı da hidrojenin Avrupa sanayisinin karbonsuzlaşmasında kritik bir rol oynayacağını belirtti.

Uzmanlara göre, yeşil hidrojenin küresel enerji geçişinde önemli bir rol üstlenmesi bekleniyor. Ancak üretim, depolama ve nakliye süreçlerinde ciddi verim kayıpları ve yüksek maliyetler bulunuyor. Almanya bu sorunları aşmak için H2Global adlı çift açık artırma modeliyle üretim maliyeti ile piyasa fiyatı arasındaki farkı sübvansiyonlarla kapatmayı planlıyor. Kanada ise temiz hidrojen yatırımlarını hızlandırmak amacıyla vergi kredileri ve teşvik mekanizmalarını devreye alıyor.

Bazı uzmanlar ve kamuoyu temsilcileri, hidrojenin ihracatında lojistik ve maliyet engellerine dikkat çekiyor. Özellikle doğrudan elektrik şebekesi üzerinden yenilenebilir enerjinin kullanımının daha verimli olduğu görüşü öne çıkıyor. Bununla birlikte, Kanada-Almanya hattında atılan bu adımın, Avrupa’nın enerji çeşitliliğini artırması ve yeşil sanayi dönüşümünü desteklemesi açısından stratejik önem taşıdığı kabul ediliyor.

Kanada ve Almanya’nın 2025 anlaşması, yeşil hidrojenin küresel enerji sistemindeki rolünü güçlendirecek adımlar arasında görülüyor. Ancak altyapı yatırımları, maliyetlerin düşürülmesi ve piyasa istikrarının sağlanması, bu projenin başarısı için kritik olmaya devam edeceği öngörülüyor.

Başa dön tuşu