Özgür Özel asgari ücret çıkışı: 2015’teki metal fırtınayı hatırlattı

CHP’nin Silivri’de tutuklu bulunan Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’na özgürlük ve erken seçim talebiyle her hafta Türkiye’nin başka bir ilinde düzenlediği “Millet İradesine Sahip Çıkıyor” mitinglerinin bu haftaki adresi Bursa oldu.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Osmangazi Kent Meydanı’nda toplanan vatandaşlara hitap etti, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, “Bilhassa CHP Genel Başkanı Sayın Özel’in, ana muhalefet partisi lideri gibi davranmak yerine suç örgütünün posta güvercini gibi hareket etmesi, üzüntü verici olduğu kadar düşündürücüdür” açıklamalarına tepki gösterdi.
“İstanbul’un seçtiğinin yerine birini atamaya kalkanlar, milyonlaırn karşısında şaşkına döndüler”
Bursa’nın kendisi için çok özel bir şehir olduğunu söyleyen Özel, “Hemşehriniz eşim Didem Bursalı, buralı, sizin kızınız, sizin evladınız. Kızımızın adı İpek, Bursa’nın İpek’i. Canım şehrimin, canım kızıma isim verdiği güzel Bursa, Özgür Özel kardeşiniz öyle birilerinin dediği gibi Bursa’nın damadı değildir, Bursanın öz evladıdır” diye konuştu.
Bugün, 19 Mart darbesi sonrası yedinci büyük buluşmayı yaptıklarını hatırlatan Özgür Özel, “Önce 19 Mart sabahı darbe girişimi olunca İstanbul’un bir yıl önce seçtiği belediye başkanına, o şehrin emin insanına, İstanbul’un muhafızına, kardeşiniz, evladınız, ağabeyiniz, canınız, ciğeriniz Ekrem İmamoğlu’na darbe girişimi olunca kalktık, hep birlikte Saraçhane’ye gittik. Yedi gün yedi gece Saraçhane’de çağrımıza kulak verip koşan yüz binlerle, sonra milyonlarla birlikte direndik” dedi.
Hep birlikte, “Milli iradeye sahip çıkacağız. Milletin iradesine sahip çıkacağız” dediklerini anlatan Özel, “19 Mart sabahı darbe diye kalkanlar, kayyum diye kalkanlar, İstanbul’un seçtiğinin yerine birini atamaya kalkanlar, milyonların karşısında şaşkına döndüler. Bozguna uğradılar. Sonra Boğaz Köprüsü’nü geçtik. Maltepe’de hep birlikte tarihe geçtik. Toplanamayalım, dağılalım diye dokuz günü tatil ilan edenler, her engellemeyi yapanlar 2,5 milyon kişiyi Maltepe’de görünce işin ciddiyetini anladılar. O gün bugün Samsun’dan başlayarak Yozgat’ta, Mersin’de, Konya’da, Van’da ve 19 Mayıs’ta İzmir’deydik. Tüm Türkiye’nin Van’dan Mersin’e, Samsun’dan Yozgat’a ve göz bebeğimiz güzel şehirlerimizden Bursa’mıza selam getirdik. Dayanışma ruhuyla selam getirdik” ifadelerini kullandı.
“Artık Bursa ne Tayyip Erdoğan’ın ne AK Parti’nin kalesidir”
CHP Genel Başkanı Özel, “Bursa’da Kent Meydanı’nda miting olur mu? Kent meydanı dolar mı? CHP orada seçim yokken bir başka süreç işlemiyorken o meydanı nasıl dolduracak?” denildiğini belirterek, şöyle konuştu:
“Ben hep sizlere güvendim. Sizin iradenize, sizin mücadelenize inandım. Elbette bir pazar günü Kent Meydanı dolmaz miting yaparsan, mitinge mi geldik kardeşim? Eyleme geldik biz buraya. Eylem yapmaya geldik. İktidar partisi yıllarca Bursa’nın sahibi gibi davrandı. ‘Bursa AK Parti’nin kalesi’ dediler. 31 Mart’ta millet ‘Bir dur bakalım’ dedi. Ve dedi ki ‘Ben milli iradeysem, kime görevi verirsem o göreve gelir.’ Yıllarca yönettiniz. 47 yıldır Bursa sağ partilerin 47 yıldır Bursa bizim dışımızdaki partilerin başkanlarınca yönetildi. ‘Sorunum var, çözüm istiyorum ve görevi Mustafa Bozbey’e veriyorum’ dedi. Herkes şunu bilsin, artık öyle kaleler maleler kalmadı. Kale siyaseti, kutuplaşma siyaseti geride kaldı. Artık kucaklaşma siyaseti var. Artık Bursa ne Tayyip Erdoğan’ın ne AK Parti’nin kalesidir. Bursa bu milletin kalesidir.
“CHP Türkiye’nin birinci partisi”
Ve biz o milleti sosyal demokratlarıyla, muhafazakar demokratlarıyla, milliyetçi demokratlarıyla, liberal demokratlarıyla, sosyalist demokratlarıyla, Kürt demokratlarıyla, Alevi’siyle, Sünni’siyle Bursa’yı hep birlikte kucaklıyoruz. Hepinizin önünde saygıyla eğiliyoruz. Ve herkes şunu bilsin ki artık kaleler yok. Artık kalelerin hepsi hepimizin. Ve bundan sonra CHP’nin kalesi diye de bir şey yok. Kaleler bitsin. Kutuplaşma bitsin. Bizim de kalelerimiz, bu milletin birliğine feda olsun. 77’den beri Bursa’da birinci parti olamıyoruz. Bursa bekliyormuş. Bursa’da olursa Türkiye’de olacakmış. Büyük bir gururla söylüyorum ki aynı kurulduğu gün gibi, 31 Mart 2024 akşamı olduğu gibi, Bursa ve Türkiye’de CHP Türkiye’nin birinci partisi. 2019’da 47 bin farkla itirazlarımız dinlenmeden, bakılmadan, el çabukluğu marifetiyle Bursalıların bize verdiği emanete birileri el koydu. Kızdık, üzüldük ama küsmedik. Yılmadık, durmadık. Biliyorduk ki birilerinin hesabı varsa Bursa’nın da bir hesabı var. Birileri Bursa’ya bir şeyi dayatıyorsa Bursa gününü bekliyor. İşte geçen yıl 31 Mart’ta bütün hesapları bozanlara, emaneti ehline teslim edenlere, bu kentin kaderine geleceğine sahip çıkanlara helal olsun. 2019’da Bursa’da üç ilçe belediyemiz vardı. Şükürler olsun Gemlik iki dönemdir, Mudanya üç dönemdir, Nilüfer altı dönemdir CHP’de. Harmancık’ı 20, Osmangazi’yi 35 yıl sonra, Mustafa Kemal Paşa’yı 47 yıl sonra bize emanet edenlere sözümüz olsun ki emanetiniz gözümüzdür. Gözümüz gibi bakıyoruz.
“Yolun açık olsun Bursaspor”
Bursa’nın yeşile ve beyaza sevdasını yüreğimde taşıyorum. Ve eski güzel günlerini arayan futbolcuların teknik heyetin tüm zorluklara rağmen mücadeleleriyle ve her koşulda takımlarının yanında olan Bursaspor’un timsahlarına selam olsun. Hoş geldi Bursa. Şunu bilelim, İstanbul’da üç büyükler yok. Türkiye’de dört büyükler yok. Türkiye’de büyükler varsa beş büyükler var ve bir tanesi de Bursaspor’dur. Bursaspor’u o eski günlerinde o başarılı günlerinde şampiyonluk kovaladığı Avrupa’da Türkiye’yi temsil ettiği günlerinde göreceğiz hep beraber Bursa’nın başarılarıyla sevineceğiz. Yolun açık olsun Bursaspor.
“Yargı kumpasıyla karşı karşıyayız”
Değerli Bursalılar, artık sizin desteğinizi alamayanlar, artık arkasında milleti bulamayanlar sizin rızanız olmadan iktidarlarını sürdürmek istiyorlar. Demokratik seçimleri, yani sandığı ortadan kaldırmanın ve bir vesayet rejimi kurmanın peşindeler. 19 Mart sizin seçme hakkınıza yapılan bir darbedir. 19 Mart tarihinde yapılan iş, bir önceki yerel seçimin kazananına darbe olmanın yanında bir sonraki genel seçimin Cumhurbaşkanı adayımıza ve milletimiz takdir ederse, bir sonraki Cumhurbaşkanımıza, Ekrem İmamoğlu’na yapılan darbedir. Bir sonraki cumhurbaşkanını, ne başsavcılar ne siyasetçiler ne askerler ne bir başka vesayet kurumu, bir sonraki cumhurbaşkanını bir irade belirler o da milletin iradesidir. İşte o irade bugün Kent Meydanı’ndadır. Buradadır, o irade ve adayına sahip çıkmaktadır. Şunu söyleyeyim; 67 gün önce yapılan iş, bir yargı kumpasıdır. Nasıl Ergenekon kumpası vardıysa, Balyoz kumpası vardıysa nasıl 2019’da İstanbul’un iradesine Yüksek Seçim Kurulu’nda yaptıkları kumpasla el konulmaya çalışıldıysa bu sefer de bir yargı kumpasıyla karşı karşıyayız.
“Özgür Özel’den olsa olsa barış güvercini olur”
Maalesef Erdoğan bugün de çıkmış sadece kendisinin gördüğü, varlığına kimseyi inandıramadığı bir ahtapottan, kollarından bahsediyor. Maalesef çıkmış, diyor ki; ‘Özgür Özel suç örgütünün posta güvercini mi’ diyor? Sadece kendi gördüğü bir ahtopota inanıyor. Allah esirgesin. Yıllardır bu görevler yapılıyor. Millet takdir etti, belediye başkanlığı, başbakanlık, cumhurbaşkanı yapıldı. Bütün yetkileri istediniz, millet takdir etti yapıldı. Ama bir yerden sonra yoruyorsa öyle kendi kendine ahtapot görmeler falan mazallah senden başka gören, inandırabildiğin kimse yok. Ne diyordun? Bir ay önce daha doğrusu 66 gün önce, ‘Bir ay sonra bunlar birbirlerinin yüzüne bakamayacaklar. Ailelerinin dahi yüzüne bakamayacaklar’ diyordu. Ey Erdoğan. Onu söyledikten 66 gün geçti. Geçen cuma Ekrem Başkan’ın gözünün içine baktım. Bu perşembe yine gözünün içine bakacağım. Yozgat’ta, Samsun’da, Van’da, Mersin’de, Konya’da, İzmir’de milyonların ve televizyonların başından tüm milletin gözünün içine bakarak ben söylüyorum, hala bakıyorum; Ekrem İmamoğlu suçsuzdur, masumdur bunların hepsi iftiradır. İftiracısınız. Bana diyor ki ‘Ekrem Başkan’ı bırak. Ekrem Başkan’ın peşinden gitme, ona sahip çıkma. Sen posta güvercini misin?’ Bak Tayyip Erdoğan, Özgür Özel’den olsa olsa barış güvercini olur. Bu ülkeye kardeşliği, barışı getirir. Eninde sonunda cumhurbaşkanı adayımızı tutar kolundan Bursa’ya getirir, söz veriyorum size.”
Özel, şunları kaydetti:
“Bana soruyordu ‘sen bunlara kefil olabilir misin?’ Ben Ekrem Başkan’a da bütün arkadaşlarımıza da kefil olurum. Geçmişte senin bugünkü savcın gibi yine bir savcın vardı. Adı Zekeriya Öz’dü. Buna kendi zırhlı mercedesini verdin, her şeyinle kefil oldun. Onun yerine kendini Ergenekon’un, Balyoz’un savcısı ilan ettin; o sırada İlker Başbuğ’a kefil oldum. Ben Mehmet Haberal’a, Mustafa Balbay’a kefil oldum. Ben Türkiye’nin onurlu, şerefli, Atatürkçü subaylarına kefil oldum. Benim kefil olduklarım alınları ak, başları dik bugün meydandalar. Senin kefil olduğun Zekeriya Öz, sıçan gibi kaçtı Amerika’ya. Şimdi gelmiş bana tekrar ‘bu davanın savcısıyım’ diyor. Tekrar çıkmış bir savcıya, yeni Zekeriya Öz’e sahip çıkmaya çalışıyor. Geçen seferi unutma, döndün dolaştın ‘milletim ve rabbim beni affetsin ben de kandırıldım’ dedin. Bu meydanda ne dün ne bugün kandırılanlar, ne de yarın kandırılabilecek kimse yok; gerçek demokratlar, gerçek Müslümanlar, doğrudan şaşmayanlar buradalar. Senin gibi o gün öyle deyip bugün böyle diyenlerden değiliz.
“Bileğini bükemediğin biri var karşında”
Eğer bir ülkede adalet varsa önce suç bulunur. Ne var, hırsızlık. Nerede bu hırsız? Suçu bulursun, suçlunun peşine düşersin. Ama bugün Türkiye’de suçtan suçluya gitmek yerine, kişilere suç icat etmeye çalışan bir anlayış var. Bugün hedef belli, hedef 2 milyon CHP’linin, 15 buçuk milyon vatandaşın arkasında durduğu, adaylaştırdığı, bileğini bükemediğin biri var karşında ve onu hedefe koyup ‘alın bunu, suç bulun karşımda aday olmasın’… Diplomasını iptal ettiren sen. Bugün masaya oturan, kurucusuyla pazarlık yapan, ‘PKK terör örgütünü destekliyor’ diye kara çalan sen. Meşe, ladin, çınar diye üç odundan yalancı şahit, gizli tanık bulup iftira attıran sen. Ve bugüne kadar ama bir tane kanıt ortaya çıkmadı. O gün bugündür atılmadık iftira kalmadı. Ne dediler? ‘560 milyar TL yolsuzluk var’ dediler. 1 lirası bile ispat olmadı. Ama şu ispat oldu. Bir kuruş ispat edemediler. ‘Evde paralar var’ dediler, çocuğun kumbarasına tenezzül ettiler. ‘Kurultayda 1200 telefon dağıtıldı’ dediler 1200 değil bir tane bulamadılar, gösteremediler. ‘Garajda lüks araç var’ dediler, MHP’li vekilin çıktı. ‘Valizlerde para var’ dediler içinden jammer çıktı. ‘Bu jammeri niye kullanıyorsun’ dediler kendi belediye başkanı Kadir Topbaş’ın çıktı. ‘MASAK raporu’ dediler, MASAK raporunun içinden bir torba peçete çıktı.
“Biz korkuyu evde bıraktık Erdoğan”
Şimdi dördüncü dalga operasyon, beşinci dalga operasyon… Ekrem İmamoğlu’nun özel kalem müdürüne ‘sen koruma müdürü ile niye telefonda bu kadar çok görüştün?’, ‘Ekrem İmamoğlu’nun telefonuna niye bu kadar çok baktın?’ diye soruluyor ama hanımefendinin işi bu. İBB personeli Yakup Öner’in şoförünü almışlar, ‘ne iş yapıyorsun?’ diye sormuşlar, cevap ‘Yakup Öner’in makam şoförüyüm’ İkinci soru, ‘bu telefon numarasıyla niye bu kadar çok görüştün?’, çocuk diyor ki ‘Yakup Bey’in telefonu’, soruyor ‘Peki neden görüştün?’, çocuk diyor ki ‘Şoförüyüm efendim, görüşmeyeceğim de nasıl çağıracak beni, elbette her gün görüşeceğim.’
Delil yok, örgüt yok, suç yok. Artık vatandaşın yüzde 75’inde bu söylenenlerin yalan olduğuna kanaat var. Turpun büyüğü dediler, bir şey yok. ‘Dananın kuyruğu kopacak’ dediler, kopan birşey varsa bu kadar yalandan sonra kıyamet kopuyor Saray’da. Ahtapotun koluna da inandıramadı, ‘telef edeceğim sizi’ dedi, hiçbirimizi korkutamadı. Bundan sonra Erdoğan’a söylüyorum, ‘bir bana bak, bir bu meydana bak, hepimizin yüzüne bak. Burada korkan biri var mı? Biz korkuyu evde bıraktık Erdoğan.’ Ama bir kez daha tarihi bir çağrıyı Bursa kent meydanından yapalım. Hemşerilerimin yanından bir çağrıyı yapıyorum. Sen bu savcının iftiralarına güveniyorsan ben de arkadaşlarımın masumiyetine güveniyorum. Gel milleti hakem yapalım, TRT’ye canlı yayın yetkisi verelim. Bütün yargılamaları TRT’de yapalım. İftiralar da duyulsun, cevapları da verilsin. Hodri meydan.
“Gün gelecek bu millet hepinizden hesap soracak”
Bir de çıkmış siyaset er meydanında yapılır. Bir kere siyaseti erkekler de yapar, kadınlar da yapar. İkincisi; eğer mertlikten, cesaretten bahsediyorsan öyle bir tane savcının meşe, çınar, ladin diye üç odun yalancı şahidin arkasına saklanmayacaksın. Geleceksin Bursa Kent Meydanı’nda karşıma çıkacaksın. Hodri meydan. Sen salon adamısın, sen sıcak seviyorsun, sen kendini atadıklarına alkışlatıyorsun ben Ekrem’i milletin kendisine alkışlatıyorum. İBB’ye bu savcılık yazı yazıyor, ‘Şu iştirakin, şu şirketin ihale dosyalarını yolla. İstanbul Büyükşehir bütün ihale dosyalarını yolluyor. Naptınız bu kadar çok diyor? Neden? 2019 yılından öncekileri ben ne yapayım, onları istemiyorum diyor. Be Allah’ın adamı sen cumhuriyet savcısıysan, sen ünvanında anlı şanlı cumhuriyeti taşıyorsan 2018’deki hırsızlık seni ilgilendirmiyorsa sen bu cumhuriyetin değil bir partinin aparatı olmuşsun. Hadi yalanla. İlk günler sayfa sayfa iftiraları savcılık basın bülteni diye geçiyordun. O gün dediğin herşey yalan çıktı. Hadi desene ‘2019 öncesini istemiyorum, yani AK Parti döneminde yolsuzluk, hırsızlık varsa ben onlarla ilgilenmiyorum. Ben buraya Ekrem İmamoğlu’nda kusur bulmaya, bulamayınca icat etmeye, iftira atmaya geldim’ diyorsun. Bir de çıkıp bu milletin yüzüne bakacaksın. Gün gelecek bu millet hepinizden hesap soracak.
“Bütün işçi ve işveren örgütlerini gezeceğim”
Bunlar 19 Mart’tan bugüne 60 milyar dolarımızı yaktılar. Bu para 2,3 trilyon lira. Siz isteyince yok. Bursalı meyve üreticisi isteyince yok. Arabapazarı’nda, Vakıfköy’de armut üreten, şeftali üreten ablalarım, abilerim kredi kullanmak isteyince en yüksek faiz, borcunu ödemeyince faiz. Bu paranın yarısı Türkiye’deki bütün çiftçilerin borcunu siliyor yarısı yine de kalıyor. Bu para atanmayan 1 milyon öğretmeni atıyor, 3 yıllık maaşı da peşin yatırıyor.
Bursa’da on binlerce kişi bu ekonomik krizden sonra işsiz kaldı. İşveren mağdur, emekçi mağdur. Eskiden krizler bir senenin kriziydi, aşınır giderdi. Kronik bir krizin içinde kaldık. O yüzden Bursa’dan bir kez daha yarından itibaren başlatacağımız bir süreci haykırıyorum. İlk seçimde seçim zora girdiğinde her şeye ‘biz de yapacağız, mülakatı kaldıracağız’ diyen Erdoğan söz vermişti. Enflasyonist ortamda 3 ayda bir asgari ücrete zam yapacaktı. Ama geçen sene 12 ay bir kuruş zam yapmadan emekçileri sefalete, açlığa sürükledi. şimdi Temmuz geliyor, bütün işçi ve işveren örgütlerini gezeceğim. Bu konuda hem işçiyi kayıran hem işvereni zora sokmayan bir formülü geliştirip ilan edeceğiz. Emekçinin hakkını temmuz ayında asgari ücrete ara zammı almak için bir büyük mücadele başlatıyoruz. Bursa’dan ilk sloganları duymak isteriz; ‘ara zam hakkımız söke söke alırız.’
“İşverenin de yüzünü güldüreceğiz, emekçinin de ara zammını alacağım”
Dört aylık enflasyon yüzde 13. 22 bin liralık asgari ücret verildiği günkü parayla TÜİK’e göre 3 bin lira kaybedip 19 bin lira oldu. ENAG’a göre 4 bin 400 lira kaybedip 17 bin 500 lira oldu. 17 bin 2 liralık asgari ücret 4 ayda aldığı zammı kemirdi yok etti. O yüzden şimdi Temmuz’da asgari ücrete bir ara zam almak durumundayız. Bunu yaparken KOBİ’lerimizi, sanayicilerimizi mağdur etmeyeceğiz. İlan edeceğimiz paketle KOBİ’ye, sanayiciye, bilhassa küçük esnafa artan asgari ücretin yükünü sırtlarına koymayacak prim ve vergi teşviği ile bu yükü onların sırtından alacağız. İşverenin de yüzünü güldüreceğiz, emekçinin de ara zammını alacağız. Ara zam hakkımız söke söke alacağız.
“Asgari ücrete zam yapılmazsa…”
Buradan emeğin başkentlerinin bir tanesinden Bursa’dan tüm emekçilere selam olsun. Bu tur sadece bir asgari ücret turu değil, AKP’nin 21 grevi yasaklayarak 200 bin işçinin hakkını yediğini biliyoruz. Buradan bir sendikalaşma kampanyasının müjdesini vermek isterim. Ülkemizdeki işçilerin yüzde 85’i sendikasız. Özel sektördeki işçilerin yüzde 90’ı sendikasız. Buradan işçileri sendikalı olmaya, örgütlenmeye, örgütlü mücadeleyi yükseltmeye davet ediyorum. Bursalılar metal fırtınayı iyi bilirler, iktidar da unutmasın. Asgari ücrete zam yapılmazsa Bursa’dan ilan ediyoruz ki metal fırtınadan büyüğü geliyor, emekçilerin kasırgası geliyor, bu iktidarı yerinde tutmayacağız.”
Ne olmuştu?
2015 yılında Bursa’da Renault ve Tofaş fabrikalarında başlayan metal işçilerinin toplu eylemleri kısa sürede diğer otomotiv ve metal işletmelerine yayılmıştı.
İşçiler, Türk Metal Sendikası’nın yetkisini sorgulayarak kendi temsilcilerini seçme talebiyle ücretlerin ve çalışma koşullarının iyileştirilmesini isteyip üretimi durdurmuştu.
Eylemler, Türk Metal’den istifa eden işçilerin artması ve özellikle 15 Mayıs’ı 16 Mayıs’a bağlayan gece Renault fabrikasında başlayan üretim durdurma eylemiyle hız kazanmıştı.
Yaklaşık 25 bin işçinin katıldığı bu direniş, işçiler lehine önemli kazanımlarla sonuçlanmıştı.
Kaynak: Ekonomim